Simone on üç yaşında tanışır üvey ablası Edith’le. Bu tanışma, Simone’un hayatını tepeden tırnağa değiştirir. Fabrika işçiliğini bırakır, ablasıyla birlikte sokaklarda şarkı söyleyerek akrobatlık yapar.

Simone on üç yaşında tanışır üvey ablası Edith’le. Bu tanışma, Simone’un hayatını tepeden tırnağa değiştirir. Fabrika işçiliğini bırakır, ablasıyla birlikte sokaklarda şarkı söyleyerek akrobatlık yapar. Onun yavaş yavaş yükselişinin en büyük tanığı ve otuz yıl boyunca Edith Piaf’ın yanından ayrılmayan kişi olur… Kaldırım Serçesi, onun ilk yazarlık ürünüdür. Satışı belli başlı ülkelerde de milyonlara ulaşır.
Milord, Padam Padam, L’hymne a L’amour gibi ruhunuzun derinliklerine inen bu Fransız chanson’larını Edith Piaf’tan dinlerken müzik zevkinin doruk noktalarında dolaşırsınız. Belki de tek kelimesini anlamadığınız Fransızcanın nasıl duygulandırdığını, mutlu ettiğini, sizi kendinize bıraktığına, hatta aşkı anlattığına şahit olursunuz. Piaf’ın yorumlarındaki bu cesaret ve kararlılık yaşamından ipuçları verir. Sokak ağzı ve argo tavrı, söylediği şarkılara renk katar.
Sokak konservatuvarında küçük kız
Annesi Maillard, Almanlar tarafından kurşuna dizilen genç bir İngiliz kadın casusun, Edith Cavell’in anısına, ona Edith adını verir. Dünyaya geldikten kısa bir süre sonra annesi, kızını iş bahanesiyle genelev işleten büyükannesine bırakarak terk eder. Alkolün, uyuşturucunun, her akşam belki de bir başkasıyla girilen yatak odalarının olduğu bir yaşam…
Menenjit hastalığından ötürü küçük yaşlarda gözüne perde iner, fark edilmez ve aşağı yukarı üç yıl kör yaşar. “Karanlıkta geçen bu sürenin, bana başkalarından değişik bir duyarlılık kazandırdığını düşünmüşümdür hep. Çok daha sonra, bir şarkıyı iyi işitmek, iyi ‘görmek’ istediğimde gözlerimi kapardım. Şarkıyı ta içimden, bağrımdan, karnımdan koparıp çıkarmak istediğimde, çığlığın çok uzaklardan gelmesi gerektiğinde gözlerimi kapardım… Dinlerken görüyorum onları. Körlüğümden arta kalan bir şey bu . Seslerin biçimleri, yüzleri, hareketleri var. Bir ses insanın avucundaki çizgiler gibidir, kimseninki başkasına benzemez.” Sonra kendiliğinden gözleri açılır, ama bu kara hastalık kaderini bırakmaz, ileride iki buçuk yaşındaki kızını kaybetmesine neden olur.
Paris’te sokak sanatçısı olarak yaşamaya çalışırken -ki yaşı on beştir- kabare sahibi Louis Leplée ile karşılaşır ve onun kabaresinde şarkılar söylemeye başlar. “Ben basit bir küçük kızım. Halk çocuğu, olduğu gibi… Kaldırım çiçeği… güzel bile olmayan kaldırım çiçeği. Benim konservatuvarım sokak. Aklım da içgüdüm.” Sokak şarkıcılığı işini çok ciddiye alır. Mahallesine göre söylenecek şarkıları seçer. Sokaklar onun için müzikhol gibidir. Aynı zamanda iyi bir okuldur. Dinleyici hep göz önündedir, yani karşınızda, burnunuzun dibinde. Yüreğinin çarptığını duyar, düşündüğünü söyler size. Neyin hoşuna gittiği, neyi sevmediği bilinir.
Kabarelerin vazgeçilmez şarkıcısı
Bir şarkıyı öğrenirken hareketlerini de çalışır, hatta doğal olarak sözlerden doğmalarını bekler. Ancak hareket konusunda çok ölçülüdür, hayatının tam tersine. “Anlıyor musun hareketler gözü ve kulağı oyalar, insan çok dikkatli baktı mı daha kötü dinler beni görmelerini değil de işitmelerini istiyorum.” Nota bilmez. Sözleri besteye uydurmak gerektiğinden de haberi yoktur. Bilmediği içinde bir rahatsızlık duymaz. Şarkıyı iki, üç kere çaldırır ve öğrenir. Müthiş müzik belleği işte burada devreye girer. Ona eşlik eden piyanist aklına estiği gibi çalar, Edith de ona aldırmadan söyler. Bu iş hiç aksamadan yürür gider…
Çalıştığı kabarenin sahibi Leplée, Edith Giovanna’nın ismini değiştirir; “Sanırım buldum adınızı: Piaf.” Afişler yazar: “Gerny’s’de sokaktan sahneye çıkan kaldırım serçesi, küçük Piaf.” Edith ilk önce bu ada alışamaz, sonra düşünür ve duygularını paylaşır; “biliyor musun Momone; Küçük Piaf pek de kötü gelmiyor kulağa. Sanırım, Piaf adının kişiliği var. Küçük bir serçe tatlı şey. Ötüp durur. Şendir, ilkbahardır, biziz işte, ne yani! Aptal değil bu adam…”
Hayatındaki kaoslar, skandal evlilikler, hastalık ve bağımlılıklar, İkinci Dünya Savaşı ve diğer talihsizlikler, Edith Piaf için hayli karışık bir yaşam serüveni ve hayat tecrübesi olarak geri döner. Uyuştucu kullanır, sinir krizleri geçirir, âşık olur; hüsran yaşar. Tüm şarkılarında acıyı sonuna dek hissettirmiştir. Zaten onu oluşturan şey, bunca acıyı çekmek olur. Savaşta onun şarkıları eşliğinde şehirlere girilir. Piaf’ın “Tarih buysa ben onu yaşamak yerine okumayı yeğlerim” sözlerinde de ruhundaki sanatçı duyarlılığı yatar.
Edith’in hayatı mesleğinin dışında düzenli değildir. Yaşadığı sürece aşkı bekler. Dostlukları, ihtirasları, geçici ilişkileri ve özellikle de aşkları birbirine karışmıştır. Birini bırakmadan bir başkasına geçer. Aşkta birtakım ilkeleri vardır, özellikle de ayrılma konusunda. Hiçbir erkek de değiştiremez bu tarafını. Önce aldatır, sonra ne yapacağını düşünür. Bazen bunu onlara söyler, bazen de yüzlerine bakıp gülmekle yetinir. “Erkeksiz bir ev olacak şey değil Momone. Güneşsiz bir günden de beter. Güneşten vazgeçebilirsin, ışığı var. Ama bir köşesinde erkek mintanı sürünmeyen, bir çift erkek çorabına, boyunbağına rastlanmayan iskemlesinde bırakılmış ıpılık bir erkek ceketi bulunmayan ev, dul karı evidir, orada efkâr basar insana…”
Tüm şarkılarında acıyı sonuna dek hissettirmiştir. Zaten onu oluşturan şey, muhtemelen bunca acıyı çekmesiydi. 14 Ekim 1963 günü Paris Edith Piaf ‘ın ardından ağlar. O, Fransa’nın en çok sevilen sanatçısı, her şeyden öte Fransa’nın bir ikonu olur. Vasiyeti üzerine Paris’e getirilir. Minik Serçe’nin cenazesine tam kırk bin kişi katılır.
Orijinali 1969 yılında basılan Kaldırım Serçesi, Türkiye’de ilk baskısını 1975 yılında E Yayınları’ndan yapar. Sadece müzisyenler için değil, hayatta bir hedefe ulaşmak, başarılı olmak isteyen herkese hitap eden bir tarafı var bu kitabın. Sanatçının müziğe, hayata bakışını da çok iyi ve akıcı bir üslupla anlatıyor. Hayatta herhangi bir şey için bile olsa hedefe kolay ulaşılmadığını, cesaret, hırs ve kararlılığın öyküsünü görmek, bir efsanenin hayatının detaylarını öğrenmek için… Daha önce okuduysanız bir kez de hafızanızı tazelemek için okuyun, çünkü bu dünyaya Edith Piaf bir kere gelir.

kaynak: http://www.radikal.com.tr/radikal.aspx?atype=haberyazdir&articleid=859621