Oliver Sacks, hastalarının beyinlerinde aniden, ya da bazen bir takım kazalar sonucu oluşan, beyinlerini ele geçiren, kimi zaman sağır edercesine içinde patlayan müzikal deneyimlerini dinliyor, Bazen de hastalarının beyinlerindeki hastalığı tetikleyen bazı şarkılar oluyor…
Hafif bir esintiye rağmen rahatsız etmeyen bir sonbahar akşamında, göl kıyısında aile bireyleri biraraya gelmiş yemek yiyor… Uzaktaki koyu renk yoğun bulutlar, yağmurun yaklaştığının habercisi. Kırk iki yaşlarındaki Tony Cicoria, annesini aramak için oturdukları yerin yakınındaki ankesörlü telefona doğru yürüdüğü sırada yağmur çiselemeye, uzaklarda gök gürüldemeye başlıyor. “… annemle konuşmam bitmiş onun telefonu kapattığını duymuştum. Ardından çarpıldığımı hissettim, telefonla aramda iki karış mesafe vardı. Aniden cihazdan fışkıran parlak ışığı anımsıyorum. Suratıma çarptı. Sonrasına dair hatırladığım tek şey, havada geriye doğru uçmaya başladığım… Ve öne doğru uçmaya başladım, afallamıştım. Çevreme bakındım. Yerde yatan bedenimi gördüm. ‘olamaz, öldüm!’dedim kendi kendime. Bedenimin çevresinde insanlar birikiyordu. Ben telefonla konuştuğum sırada arkamda bekleyen kadın üzerime eğildi, kalp masajı yapmaya başladı. Havada süzülerek merdivenlerden çıktım, bilincim yerindeydi. Çocuklarımı gördüm, bensiz de idare edebileceklerini anladım. Derken etrafımı mavimsi-beyaz bir ışık sardı…Hayatım boyunca hissettiğim en muhteşem duygu bu derken, PAT! Dönüverdim…” Cicoria’nın yaşadığı bu olayın ardından nöroloji, kardiyoloji gibi her türlü tetkikler tamamlanır ve vücudun ciddi bir hasar almadığı anlaşılır. Ancak bir süre sonra hayatı tam da normale dönmüşken daha önce hiç ilgilenmediği bişeye birden bire aşırı ilgi duymaya başladığını fark eder; piyano müziği dinleme tutkusu… Dinlemenin ardından, çalma arzusu… Kısa bir süre sonra da kafasının içini istila eden şiddetli müziğin ne olduğunu anlamaya çalışır. Oysa müziğe karşı ilgisiz bir adamdır… Yıldırım çarpmasının ardından yaşadığı bu değişiklik yoksa müzikal halüsünasyonlar mıdır? Aslında hem ölüme yakın deneyim hem de beden dışı bir deneyim yaşar. “Beden dışı deneyimin vestibüler ve görsel-mekansal belirtilerinin, beyin korteksindeki, özellikle de temporal loblarda yan lobların bağlantı bölgesindeki işlev bozukluğuyla ilişkili olduğu yönünde bazı kanıtlar bulunur…” Cicoria’nın yaşadığı kısa süreliğine kalbin durması ve beynin oksijensiz kalması durumudur… Peki olağan dışı müzik severlik neden birkaç hafta sonra tamamen iyileşmiş görünmesine rağmen ortaya çıkar? Bu da, beyninde gözden kaçan başka hasarlar oluştuğunun göstergesi olsa gerek… Sacks, Cicoria’nın hikayesini nörolog gözüyle konuyu ele alırken onun artık müzikal, duygusal, psikolojik ve hatta tinsel açıdan farklı biri olduğuna kanaat getirir…
Oliver Sacks, insan beyninin içindeki müziği bir nörolog gözüyle irdeliyor. Hastalarının yaşadıklarını deneyimlerini de katarak bilimsel açıdan, hatta görüntülü tetkiklerle ele alışı kitaptaki hikayeleri soluksuz okutuyor.
Müzik, bir çoğumuzun hakkında düşündüğü gibi sadece bir eğlence aracı değil. O, gerçekte hayatımızın merkezinde. Amerikalı biyolog, E.O.Wilson canlılara duyulan içkin bağı biyofili olarak nitelendirir. Müzik de öyle. Özellikle insan beyninin içinde bazen canlı bir varlığa dönüşüyor. Bazen biyolojik bir nedenle, bazen de farklı güçlerle yatkınlıklarımızın yan ürünü olsun, müziğin hemen hemen her kültürde temel ve merkezi bir önem taşıdığı gerçeği yadsınamaz.
Biz insanlar… Doğamızda dilsel bir tür olduğumuz açık, ancak müzikal de bir tür olduğumuzu da ifade etmek gerekir. Az sayıda istisnalar hariç, hepimiz müziği algılar… Tonları, tınıyı ses perdesi aralıklarını, ezgileri, uyumu belki de en temel olarak ritmi ayırt edebiliriz… Bu öğelerin hepsini birleştirir, beynimizin farklı bölgelerini kullanarak müziği inşa ederiz. Hatta bunu bilinç dışı yaparız. Müziğin yapısını takdir eder, genellikle beğenimize de yoğun ve duygusal bir tepki eşlik ettiğine tanık oluruz. Müzik dinlerken beynimizde gerçekleşen çoğu şeyi zihnimizde çalan müzik de tetikler. Müziği zihnimizde canlandırırken ona pek düşkün olmayanlarımız bile şarkıların yalnızca melodisinin verdiği hisse değil, ses perdesi ve temposuna da sadık kalır. Bunun altında yatan ise müzik belleğimizin olağan dışı kuvvetidir. Hayatımızın ilk birkaç yılında işittiğimiz melodilerin büyük çoğunluğu, hayatımız boyunca zihnimizde asılı kalır. Sacks, “işitsel sistemlerimizle birlikte sinirsel sistemlerimiz müziğe karşı olağan üstü hassastır” der…
Beyin lezyonları, müziği algılama gücüne zarar verebilir mi? Sacks’a göre çeşitli amüzi türlerine neden olabilir. Diğer yandan, kontrol edilemez bir duruma gelerek akılda kalıcı melodilerin aralıksız yenilenmelerine, müzikal halüsinasyonlara neden olabilir… Ve hatta, bazı kişilerde nörolojik nöbetleri tetikleyebilir.
Müzik, epilepsi hastaları için bazen bir tehdit olabilir…
Yazarın müzik üzerine düşünme ve yazma arzusu, 1966 yılında “Uyanışlar”da söz ettiği ağır parkinsonnizm hastaları üzerinde müziğin olağanüstü etkisine şahit olmasıyla başlamış. “O zamandan bu yana hayal bile edemiyeceğim şekillerde sık sık karşıma çıkan müzik, sürekli dikkatimi talep ederek beynin hemen tüm fonksiyonları üzerindeki etkilerini sergiledi bana. Hayatın bütününde aynı ölçüde etkili zaten. Elime geçen her yeni nöroloji ya da fizyoloji kitabının dizininde baktığım ilk maddelerden biri müziktir…” Müzikofili’de ise, hastalarını ve görüştüğü kişileri dinlemeye, debeyimlerini hayal etmeye ve onlarla yeniden yaşamaya çalışıyor… Epilepsi nöbetlerini müzikle tetiklenen hastaları anlatıyor… Ancak bunların yanında nöbetleri müzikle tetiklenen çok sayıda hastayla da karşılaştığını… Sacks, parkinson hastalarının ise müziğe ciddi anlamda ihtiyaç duyması, zaman ayırması, müzikle tedavilerine destek vermesi gerektiğinin altını çiziyor. Ve ekliyor; “Her hastalık müzikal bir sorundur! Her tedavi ise müzikli bir çözüm…”
Bu kitap, müziğin, beynimizde meşgul ettiği alanlara beyin hastalarının yaşadığı deneyimler üzerinden bakıyor. Doğru seçilen müzik ve türleri, beynin de ilacı… Siz onunla eğleniyor muydunuz?
http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/epilepsiyi-tetikleyen-yoksa-o-sarki-mi-402143