Ofis Faresinin Piyano Hikâyesi’, örneğine daha önce rastlamadığımız türde bir kitap. Osman Çakıroğlu, kendi hikâyesinde piyano çalma isteğinin nasıl süreçlerden geçtiğini konu ediyor. Piyano dersi alıp, sonra hep bir bahane bulup bu macerayı yarım bırakanlar bu hikâyede tanıdık bir şeyler bulacaklar

Yaşam hızla akıp gidiyor. Maddeci dünyanın bunaltıcı yoğunluğu her şeyi alıp götürüyor… Sevdiklerimizle geçirdiğimiz zaman yetmiyor, hobilerimize vakit ayıramıyor ve yapmak istediğimiz her şeyi erteliyoruz. Pan Yayınları’ndan çıkan Ofis Faresinin Piyano Hikâyesi adlı kitap şikâyetleri sitmek tükenmek bilmeyenler, durmadan yakınanlar için ideal. Ama bu bir kişisel gelişim kitabı değil.
Çoğunlukla ertelediğimiz ve bizim için çok önemli olan şeylerden bir tanesini ele alıyor. Vakit ayıramadığımız, ertelediğimiz ya da içimizde kalan herhangi bir şeyi konu ediyor; piyano çalma tutkusu. Bunun isteyince nasıl yapıldığını, nasıl yapılmaması gerektiğini ilginç anekdotlarla anlatıyor. İş yoğunluğu, kariyer sevdası ya da kafa dağıtmak için yapılan arkadaş toplantıları dahi, bir süre sonra kitaptaki karakterin içinde büyüyen piyano çalma sevdasının önüne geçemiyor.

Bir kâbus olarak blok flüt
Piyanoya hayran olan, çalmak isteyip de bir türlü medeni cesareti kendinde bulamayan, ya da öğrenmek için klavyenin önüne oturup, iki üç ders sonra yeteneksiz olduğuna kanaat getirerek vazgeçenlerin sayısı ne kadar çok… Peki ben çalamadım kızım/oğlum çalsın diyerek onu piyanonun başına oturtmak için bin bir dil döken ebevyenlere ne demeli? Ben yapamadım sen yap duygusuyla kendisindeki eksikliği çocuğa empoze etmeleri de cabası.
Ofis Faresinin Piyano Hikâyesi, örneğine daha önce rastlamadığımız türde bir kitap. Her müzik severin, çalsa da çalmasa da piyano tutkusu olan herkesin keyifle okuyacağı bir tür. Piyano sevdasına kapılıp çeşitli aşamalardan geçen ya da müzik dersleri, kavramı üzerine düşünen herkes hikâyedeki benzer duyguları yaşamıştır. Her çocuk ortaokul ve lise döneminde yoğun ders programlarının arasına sıkışmış müzik derslerinden şikâyet de etmiştir. Özellikle birçoğumuzun eline tutuşturuverilen blok flütler, müzik dersinden daha da soğumaya neden olmuştur.
Müzik ilginç bir sanat dalı. Kusursuzluğunu anlamış ve müzik üzerine uzun yıllar ihtisas yapmış olanların bu sanat dalından alacağı haz, diğer insanlardan çok daha büyük. Tahtına yeni oturmuş bir sultanı düşünün, ondan dahi üstün. Müziğin insan üzerinde bu denli etkili olmasının nedeni, insan ruhunun en derin katmanlarına bile ulaşabilmesidir. Dış dünyaya ait başka hiçbir şey müzik kadar etkili bir biçimde insan ruhuna hitap edemez.

Piyanistliğe uzanan uzun yol
Yazar kitabında bu tutkuyu çeşitli şekillerde tasvir ediyor. Bir parçayı çalabilmek için mücadele dahi etmenin inanılmaz duygusal deneyimler yaşattığını anlatıyor. Kanına giren ve günden güne tüm vücudunda yayılan bu virüsün çaresi ise çalışmak. Çünkü enstrüman çalmak emek ve zaman istiyor… Üstelik bu çalışma alınan hazla daha da büyüyerek bir ömür sürüyor.
“Piyanistliğe uzanan yol uzun, engebeli, uçsuz bucaksız ve sonu belirsiz. Bu uzun yolun sonuna gelene dek yaptığınız şey ise çalışma, çalışma ve daha çok çalışma. Uzun ve dik bir yokuşu tırmandıysanız bilirsiniz, yokuşun belirli yerlerinde temponuz düşer ve bu düşüşler sırasında aklınız yokuşun muazzamlığı altında ezilip ‘Çıkmaya gerek yok bu yokuşu. İnelim aşağıya, bir taksi tutarız’ gibilerinden oyunlar oynar size. Yokuş sizi fiziken yorar bazen öyle zorlar ki, kapl atışlarınızı beyninizde hissedersiniz ve bacaklarınızdaki had safhadaki yanma oracıkta herşeyi bırakıp asfalta yığılmanızı emreder. Bu nekahet, duraksama ve ümitsizlik dönemleri her piyano öğrencisinin eğitiminde kendini gösterir. Azimle ve bilinçle mücadele edilmeleri gereklidir. Yoksa ümitsizlik ve bıkkınlık duyguları insanın etrafını bir pelerin gibi sarıp onu piyano yolundan saptırır…”
Kitabın yazarı Osman Çakıroğlu, kendi hikâyesinde piyano çalma isteğinin nasıl süreçlerden geçtiğini konu ediyor. Önceleri eğitim, sonra da iş dünyasındaki kariyeri için hep ikinci plana atıyor. Hatta kimi zaman bu isteğini rafa kaldırıyor. Piyano dersi alıyor, sonra hep bir bahane bulup bırakıyor. Vakit darlığı, sıkı bir eğitim hayatı ya da maddi zorluk değil asıl nedeni, kendisinde enstrümanına devam edecek disiplini bulamamaktan kaynaklanıyor. Disiplini sonunda nasıl yakalıyor? Bu da hikâyede gizli…

OFİS FARESİNİN
PİYANO HİKÂYESİ
Osman Çakıroğlu
Pan Yayıncılık
2010
112 sayfa
12 TL.

Kaynak: http://www.radikal.com.tr/kitap/bir_piyano_macerasi-1020710